top of page

Dört Kapı Kırk Makam Öğretisi

 

Alevi İnancının vazgeçilmez ve değiştirilemez temel ilkeleri ve kendilerine özgü yasaları vardır.

Aleviliğin özünü oluşturan bu temel ilke ve yasalar, insanlara yol gösterici ve yönlendirici olmuştur.

Tarihe baktığımızda Aleviler, değişik dönemlerde yüzlerce toplu katliama maruz kalmışlardır.

Hem Alevileri hem de Aleviliği asimilasyon yolu ile bitirmeye çalışmışlardır. II. Mahmut döneminde

uygulamaya konulan Alevi tekkelerine Nakşibendi tarikatına ait kişilerin yerleştirilmesi,

bunun en iyi örneklerinden birisidir. Bu Kişiler; Aleviliği farklı ve yanlış tanıtıp,

Alevi halkının kafalarını karıştırarak, farklı düşünceler yaratmışlardır.

 

Aleviler; bu asimilasyon hareketlerine karşı, kendi ilke ve yasalarını dışarıya karşı hem korumuş

hem de gizlemişlerdir. Gizli tutulamayan veya kendini gizleyemeyen Aleviler baskılara maruz kaldılar;

gelenek ve erkânlarına yabancılaştılar. Kendilerini Alevi olarak görmelerine rağmen,

savundukları düşünceler Aleviliğin gerisinde kaldı veya Alevilik-Bektaşilikle bir ilişkisi

kalmadı. Günümüz şartlarında Alevi inancının temel ilkelerini yaşatmak ve yürütmek son derece çetin olduğunu görmekteyiz. Belli eğitim aşamalarından geçmemiş, kendini bireysel olarak geliştirememiş kişiler; Alevi inancının temel ilkerini kavrayabilmesi zorlaşmıştır. Geçmişte Alevi inancı; kendini yetiştirmiş bireylere belli bir hiyerarşik düzen içinde aktarılırdı. Alevi inancının sırları, bu sırları bilmeye hazır olanlara ve taşımaya ehil olanlara, kişilerin donanımları ve yeterlilikleri oranında aktarılırdı. Alevilik-Bektaşilik her isteyene açılmaz; sır perdeleri ancak merak eden, istek

duyan çaba sarf edenlerin önüne açılırdı

Bu sırların ve inanışın sıkı sıkıya korunması, sırların ve inanç esaslarının sadece bu sırrı elde etmek için dört kapı (derece) ve kırk basamaktan geçen ve bu uğurda çaba, emek ve zaman harcayanlara verilmesi, binlerce yıl

boyunca bu inanışın korunmasında etkili olmuştur.

 

Binbir emekle bu sırra erişenler hem bu sırrın kıymetini bildiler hem de bu

inanışı yücelttiler.

Bu olgu – yani sırların herkese anlatılmaması – zamanla inançta zayıf yönler

de oluşturdu. Kendi kişi ve kitleleri tarafından anlaşılmaz oldu. Sırlar ve

İnanışın temelleri sonraki kuşaklara aktarılamadan teker teker kaybolmaya

başladı. Alevilik-Bektaşilik giderek Şeriat derecesindeki bilgilerle tanımlanmaya

başlandı.

Geniş Alevi Kitleleri, Aleviliği dışarıya karşı korumak için kabul etmiş

göründüğü Şeriat mertebesinin söylemlerini, kendi İnançları olarak kabul etme

noktasına geldi…

Aleviliğin temel ilke ve yasalarını tekrar ele alıp, anlamlarını yorumlamamız ve

hayata geçirmenin yollarını aramız zaruri olmuştur. Yoksa; günümüzdeki

asimilasyon hareketine gerici ve yobaz teorilerin egemenliğine yenik düşeriz.

Günümüz şartlarında Alevi anne-babadan doğmuş olmak yetmiyor

 

- yola girmek

- İkrar vermek

- Müsahip edinmek

 

gerekli oluyor. Alevi anne-babadan doğan bir kişi bir rehber/pir/dede eşliğinde

İkrar Cem'inde ikrar vererek yola girmeli ve talip olmalı. İkrar verip yola giren

Alevi, bütün yaşamı boyunca Alevi inanışının disiplinine uyarak yaşantısını

sürdürmeli.

 

Yola kabul edilen kişi Alevi yolu içinde inanışın aslına ulaşmak için dört

kapıdan (dereceden) geçmeli. Bu Kapılar

 

- Şeriat Kapısı

- Tarikat Kapısı

- Marifet Kapısı

- Hakikat Kapısı'dır

 

Her kapının 10 Makamı (basamağı) vardır. Bu kapılar bir bakıma "Sır

Perdeleri" gibidir.

 

Alevi insanının hedefi, amacı: Alevi Sırr-ı Hakikatine erişmesi için bu dört

kapıdan ve 40 makamdan geçmesi gerekmektedir. Hakikat kapısının 10.

makamında kişi, Sırr-ı Hakikate erişir. Bu makamda kişi "Yaradan içinde

erimesi" halindedir…

 

Dört Kapı Kırk Makam

 

 

Dört Kapı Kırk Makam öğretisi özünde; kişinin derece derece ahlaklanarak, iç

temizliğine kavuşması, yükselip yücelmesi ve olgunluğa ulaşıp kamil bir insan

olarak topluma hizmeti amaçlayan bir inanç/düşüncedir.

Dört kapının dördünün’de kendine özgü kuralları bulunmakta. Dört kapının’da

kaynağı birdir; dört kapı dört Alem'e denk düşer. Kırk makamın onu şeriat; onu

tarikat; onu marifet ve onu hakikat’dir.

Yol ehli dört kapıya bağlı kırk makamdan geçerek Hakk'a ulaşır; bu sırada

şeriat gemisene biner; tarikat denizi'ne açılır; marifet dalgıcı olur ve hakikat

inci'sini bulur.

 

Bu nedenle tarikat yolcusu inançta düşüncede amacına ulaşabilmek için

şeriatın koşullarını yerine getirmek; tarikatın içinde olmak; marifetten

ayrılmamak ve sürekli hakikati arar olmak durumundadır.

Alevilik-Bektaşilikte çok önemli olan Kamil İnsan ve Tanrı'nın insanda

görünmesi düşünceleri, temelde yine ahlak'ı ifade eder. İnsanın; Tanrı'yı, Tanrı

katından seyredebilir hale gelmesi, tanrısallaşması, belirli bir ahlaksal

olgunluğa ulaşıp, erdem sahibi olması anlamındadır. Amaç Kamil İnsan

olmaktır.

 

Şeriat Kapısı:

 

Dört Kapı Kırk Makam üzerine kurulu Alevilik-Bektaşilikte, ilk kapı ve buna

bağlı on makam, şeriat kapısıdır. Ancak buradaki şeriatın, Ortodoks

İslamlıktaki şeriatla hiçbir ilişkisi yoktur. Alevi şeriatı kısaca 'yol erkânı' olarak

açıklanabilinir. Yol bilgisine, yol ilke ve kurallarına uygun davranıştır.

Her toplum kendi içinde toplumsal yaşamı imkanlı kılabilmek için bir adalet

mekanızması geliştirmiştir. Hukuk kuralları, toplumdan topluma farklılıklar

içerir. En esneğinden en katı kurallara kadar uzanır. Modern toplumlarda ise

adaleti hukuk sistemi ve mahkemeleri sağlar. Bu sistemlerde amaç suçluyu

cezalandırmaktır.

 

Alevilik-Bektaşilikte halk mahkemelerinin yapıldığı cemlerde toplumsal adalet

sağlanmıştır. Paylaşım, bölüşüm, yargının, beraberliğin en güzel örneği olan

cemler, aynı zamanda, adalet sisteminin en gelişmiş örneklerinden biridir.

Alevi hukukunda amaç, kişiyi irşad ederek işlediği suçu birdaha işlememesini

sağlamaktır. Yani suça sebebiyet veren şartları ortadan kaldırmak, bireyi

topluma kazandırmak, irşat ederek aydınlatmak, ve toplumsal yanını

güçlendirerek, sihatlı bir benlik kazandırmaktır.

 

Alevi gelenek ve göreneklerini; yani Alevi şeriatını incelediğimizde temelinde

tasavvuf ve bilgelik yattığını görürüz. Cem erkânı, Musahiplik, tevella teberra,

Semah, ocakların ulularının ziyareti, Muharrem matemi, lokma dağıtmak gibi

ilke ve unsurlar bunun açık örnekleridir.

 

Şeriat kapısındaki insanın henüz can gözü-kalp gözü açılmamıştır; henüz

onun farkında değildir. İnsan kendisine düşünce olarak ne verilmişse onu alır.

Varlığı şekilden ibaret sanır. Yüzeysel algılar, şekiller ve renklerin gerisindeki

özü göremez. Algı dünyası beş duyu organının sınırlarını aşmaz. Ne duygu ve

ruh yönünden, ne de bilgi yönünden bir olgunluğa ermemiştir.

Kişinin dünya içinde karşılaştığı olaylar, yaşadığı tecrübeler, ya da karşılaştığı

kişiler şeriat kapısındaki kişinin olgunlaşmasına yol açar. Kişi sonunda şeriatın

yetersizliğini ve darlığını anlar.

 

Hayatın anlamını ve kendi varlık sebebi üzerinde derinden derine düşünmeye

başlayan şeriat ehli, zahiri dünyanın kendisini tatmin etmediğini anlar. Artık

şeriat elbisesi kendisine dar gelmeye başlar. O, görünen ve beş duyu

organıyla algılanan dünyanın sınırlılığını anlar. Görünenin arkasındaki

görünmeyeni; dışı değil içi, şekli değil özü aramaya başlar. Ancak nerden

başlaması gerektiğini bilemez.

 

Tasavvufa göre kendi kendine irşad olmak yani manevi ve ruhi açıdan

aydınlanmak çok zordur. Bir ustaya yani pire bağlanması en doğru ve emin

yoldur. Pirin temel özelliği irşad edici olmasıdır. Sadece gönül gözündeki

perdenin kalkmış olması yeterli değildir. İrşad edebilmek, yani ona hakikatı

tattırmak özel bir kabiliyet ister. Hünkar Bektaşi Veli bir sözünde ‘ilimle

gidilmeyen yolun sonu karanlıktır’ der. Başka bir sözünde şöyle der. ‘Mürşit

ilimdir’. Fakat bu ilim okuyarak elde edilmez. İçsel ve ruhi yaşantı vasıtasıyla

elde edilen bilgidir.

 

Şeriat kapısındaki kişi aradığı soruların cevabını bulmak ve aydınlığa giden

yolu aralamak için kendisine bir pir bulur. Şeriat kapısındaki kişi, ruhsal

dünyası henüz karanlıkta olduğu için kendisine uygun birini seçmekte

zorlanacaktır. Ancak pirlik makamına gelmiş bir usta kendisine gelen her talibi

irşad edebilme yeteneğine sahiptir. Kişi bu arayışlar süresinde yeterli çabayı

ve azmi gösterirse, eninde sonunda kendisine uygun bir yolgösterici usta-pir

bulur. Bu aşamada, kişi şeriatı yavaş yavaş aşarken kendisini tarikat

makamına doğru ilerlemiş olarak bulur. Köklü bir ruhsal tekamülden geçerek –

yani olgunlaşarak ve kendini geliştirerek - Hakka ulaşma gerçeğini görür.

Kendisi için artık yeni bir doğumun başlamak üzere olduğunu anlar. Daha

önceki doğumu ‘kanbağı vasıtasıyla doğmak’ olarak görür ve bu ikinci

doğumun manevi-ruhi bir doğum olacağının bilincine varır. Ve sonu gelmez

ruhi yolculuklarda ve içsel yaşantıda kendisine yol gösterecek olan bir usta

aramaya başlar.

 

Şeriat Kapısı Makamları:

 

İlim yapmak,

iş veya meslek sahibi olmak,

helal kazanç sağlamak,

nikâh kıyıp dünya evine girmek,

iman edip ibadetini bilmek,

cemaate uymak,

temiz giyip,

temiz yemek,

şefkatli ve hoşgörülü olmak,

şerden uzak olup doğruya yönelmek.

 

Tarikat Kapısı:

 

Dört Kapı Kırk Makam inanç ve felsefesinde ruhsal tekamülün ikinci kapısı

olan Tarikat Kapısı, 'ikrar verip bir yola girme' kapısıdır. Bu kapıda yola girmek

için pir talibi olgunluk derecesini ölçmek için bir imtihana tabii tutar. Bu imtihan

çeşitli biçimlerde olabilir. Kişi bu imtihanı başarırsa, o zaman tarikata (yola)

alınır.

Tarikat piri tarikata bağlanmak isteyen talibi sözlü olarak uyarır. 'Gelme gelme,

gelirsen dönme, gelenin malı dönenin canı. Bu yol ateşten gömlek, demirden

leblebidir; bu yola girmeye karar vermeden önce bir daha düşün' diye talibi

uyarır.

Tarikat kapısını, bir kendini arama, özünü bulma, kısacası bir içe kapanma

kapısı olarakta tanımlayabiliriz. Kişi (bu mertebede) pirinin yardımıyla hayatın

ve eşyanın zahiri yüzünü bırakarak batîni yüzüne döner.

 

Hünkar Bektaşi Veli’nin ‘Hararet nardadır saçta değildir, akıl baştadır taçta

değildir, her ne arar isen kendinde ara, Kudüs‘te, Mekke’de, Hacc’da değildir’

sözleri tarikat kapısındaki bireyin iç dünyasına ışık tutar.

 

Yol ehli kişi; ustasına yani Mürşidi Kamile kendi rızalığıyla teslim olur ve ser

verip tarikat sırlarını kimseye açmaz, sağlam bir Tarikat disiplini ile eğitimini

görür ve kendisinde höşgörü, engin gönüllülük, merhamet, sevgi ve adalet gibi

temel değerleri özümleştirir (içselleştirir).

 

Tarikat kapısında olan bir talip, bütün insanlığı bir aile gibi görür. Zahiri

farklılıkları aşmış, bunları aynı özün birer yansımaları olarak görmüş, insanı

insanın aynası bilmiş, bir bilgelik ışığını yakalamış olan tarikat ehli, kendini

bilmeye başladığı nisbette içdünyası aydınlanır ve ilahi aşka yaklaşır. Tarikat

kul hakkının sorulduğu kapıdır. Bu kapıya kul hakkı ile girilmez. Tarikat ikrar

verip musahip tutulmasıdır.

 

Musahipler, hayatın her alanında bir birinin yardımına koşar ve çıktıları ortak

yolculukta birbirinin aynası olurlar. Bir çeşit ailesel komün (sosyal) anlamına da

gelen musahiplik, dayanışmanın, yardımlaşmanın ve bölüşümcülüğün en

güzel örneğidir. Sevinçleri, mutlulukları, güzellikleri olduğu kadar acıları,

zorlukları da paylaşırlar.

 

Mürşit tarikat kapısındaki talibinin özündeki ilahi aşkı tutuşturmuşsa artık talip

yavaş yavaş marifet makamına gelmekte demektir. Yaşantısında edindiği

tecrübe ve ilimi sergileme, marifetini gösterme aşamasına gelmiştir.

Tarikat makamları: eline, diline, beline sahip olmak; mürşide ikrar verip talip

olmak, musahip olmak, hak yoluna hizmet vermek, yaratılanı yaradandan

ötürü sevmek, kul hakkı yememek, hak kelamı dinlemek, iman edip vefalı

olmak, kendini özünü tanımak, nefsine uymamak.

 

Marifet Kapısı:

 

 

Marifet kapısı, ilahi-aşkın dervişin gönlünde tutuştuğu, ve Kamil İnsan

mertebesine kadar kendisine mürşitlik edeceği ruhi ve manevi bir tekamül

aşamasıdır. Bu aşamadaki insana derviş denir. Marifet, Hakkı kendi özünde

bulmaktır. Bu mertebeye gelmiş kişi neye yönelirse o alanda başarı elde eder.

Eğer zahiri ilimlere verirse kendini öğrenme aşkıyla bir alim olabir, batını

ilimlere verir dervişlik yolunda ilerlerse bir mürşidi kamil olup insanları irşat

edebilir. Marifet Kapısı bir nevi dünya hayatında ikinci doğum demektir. Birinci

doğum olan şeriat, bir kan yoluyla doğumdur.

Marifet Kapısı Makamları: Tanrısal sırlara erişmek; duygu ve düşüncede,

ilimde en yüce düzeye ulaşmaktır.

 

Marifet makamları;

 

ilmi ledünden haberdar olmak,

tarikata aldığı edeple yeni nesli ahlaklı yetiştirmek,

öğrendiği bilgiyi geleceğe aktarmak,

insanlığa faydalı olacak,

yenilikler yapmak,

engin olmak,

tüm alemle barışık olmak,

kanaatkâr olmak,

sabırlı olmak,

malını hak yolunda

harcamak,

ahde vefa etmek, özünü yar eylemek.

 

Sırrı Hakikat Kapısı:

 

Dört Kapı Kırk Makam öğretisinin son kapısı olan Sırrı Hakikat Kapısı, 'Tanrıyı

kendi özünde bulma' makamıdır. Bu kapıda, gönül gözünü perdeleyen

perdeler bir bir açılmış, hakkı da batını ve zahiri dünyayı da görür olmuştur. Bir

insana baktığında onun bulunduğu makamın derecesini hemen anlar vaziyete

gelmiştir. Hallacı Mansur'un ‚'Enel Hak' diye seslendiği kemalet makamıdır.

Bu kapıdaki insan, varlığın sürekli bir tekamül içerisinde olduğunu anlar.

Kalıplaşmış dinlerdeki ceza, yargı, cennet, cehennem, sırat köprüsü gibi

kavramlar farklı anlamlar taşır.

Eğer kişi tekamülünü tamamlamak yerine nefsani dünyanın karanlığına

batmış, hayatın cezbesinden ve varoluşun sonsuz deviniminden habersiz

yaşıyorsa, cehennemi; gönül gözü açılıp, ruhu aydınlık ve esenlikle dolu

yaşıyorsa cenneti dünyada yaşıyor demektir

Bu Kapıya erişmiş insan, yüzünü nereye dönerse Allahın varlığı ile karşılaşır.

Tüm varlık, Allahın çeşitli mertebelerde tecelli etmesinden ibarettir. Onun

tecellisi dışında esasen bir ikinci varlık yoktur. Bu yüzden, yargı ve ulu mahşer

bu dünyadadır.

 

Hakikat Kapısı makamları;

 

alçak gönüllü olmak,

kimsenin ayıbını görmemek,

her türlü iyiliği yapabilmek,

yaratılanı sevmek,

tüm insanları bir görmek,

birliğe yönelmek,

gerçeği gizlememek,

manayı bilmek,

sırrı öğrenmek,

gönül kırmamak,

can almamak,

kin tutmamak,

kimseye düşman olmamak,

tarikatın gereklerini yerine getirmektir.

 

4 Kapıdan 40 makama geçmeyen

İşleğini 72den 73e seçmeyen

İster Seyid-i Saadet Evlad-ı Resul

İster İsm-i Şah talibiyim desin, ne fayda (FEDAÎ)

4 kapı 40 makam - alevilik - aleviler
4 kapı 40 makam - alevilik - aleviler
4 kapı 40 makam - alevilik - aleviler
4 kapı 40 makam - alevilik - aleviler
4 kapı 40 makam - alevilik - aleviler
4 kapı 40 makam - alevilik - aleviler
4 kapı 40 makam - alevilik - aleviler
4 kapı 40 makam - alevilik - aleviler
4 kapı 40 makam - alevilik - aleviler
bottom of page